Fransız bilgin, diplomat ve filozoflarındandır. 26 Ekim 1742'de Triyechâteau'da doğmuş, 29 Eylül 1809'da ölmüştür. La Rochefaucauldun himayesiyle Harcourt Koleji'nde yetişmiş olup, Tanrıbilim Lisansını almıştır. Lisiuex Koleji'nde retorik okutmuştur. Laland'ın astronomi dersleri takip ederek, kendi sisteminin temelini teşkil eden 'Tarih Felsefesi'nin ilhamlarını kazandı.Enstitü üyeliğine de seçilmiş olan Dupuis'ye göre, bütün dinlerin, ibadet ve törenlerin, insel inançların kaynağı birdir; hepside astronomiye bağlıdır. Dupuis'e Convention idaresi tarafından büyük değer verilmiştir.Büyük Fréderic, kendisine Berlin Üniversitesi'nin Edebiyat Kürsüsü'nü vermiştir. 1788'de Academie Des Inscriptions et Belles Elttres'e üye seçilmiştir. Daha sonra College de France'de Latin belâgati profesörü olmuştur.Convention, ulusal eğitim işlerinde kendi ilkelerinin ve kanunlarının uygulaması için onu vilayetlerde komiser olarak çalıştırmıştır. Dupuis Napoléon'un büyük sevgisini kazanmıştır. Onun konsüllüğü zamanında, yasama işlerini hazırlayacak olan konseye katıldı.İlkçağlar mitolojisinin, astronomik bilgilerin alâmetlerinden başka bir şey olmadıklarını, Memoire sur I'Origine des Constellation et sur I'Explication de la Fable par le Moyen de I'Astronomie (Paris, 1781) adlı eserinde savunmuştur.Rigine De tous les Cultes ou la Religion Universelle başlılı eserinde bütün evreni Tanrı sayar ve "dünyanın bütün yanılmaları"nın kaynağını gökyüzünde bulduğunu iddia eder, alegorilere aşırı bir değer verir, masallarla olgular arasında sıkı bir ilişki görür. 1798'de ilk kez telgraf fikrini ortaya atan da kendisidir19 Aralık 2007 Çarşamba
Dupuis
Fransız bilgin, diplomat ve filozoflarındandır. 26 Ekim 1742'de Triyechâteau'da doğmuş, 29 Eylül 1809'da ölmüştür. La Rochefaucauldun himayesiyle Harcourt Koleji'nde yetişmiş olup, Tanrıbilim Lisansını almıştır. Lisiuex Koleji'nde retorik okutmuştur. Laland'ın astronomi dersleri takip ederek, kendi sisteminin temelini teşkil eden 'Tarih Felsefesi'nin ilhamlarını kazandı.Enstitü üyeliğine de seçilmiş olan Dupuis'ye göre, bütün dinlerin, ibadet ve törenlerin, insel inançların kaynağı birdir; hepside astronomiye bağlıdır. Dupuis'e Convention idaresi tarafından büyük değer verilmiştir.Büyük Fréderic, kendisine Berlin Üniversitesi'nin Edebiyat Kürsüsü'nü vermiştir. 1788'de Academie Des Inscriptions et Belles Elttres'e üye seçilmiştir. Daha sonra College de France'de Latin belâgati profesörü olmuştur.Convention, ulusal eğitim işlerinde kendi ilkelerinin ve kanunlarının uygulaması için onu vilayetlerde komiser olarak çalıştırmıştır. Dupuis Napoléon'un büyük sevgisini kazanmıştır. Onun konsüllüğü zamanında, yasama işlerini hazırlayacak olan konseye katıldı.İlkçağlar mitolojisinin, astronomik bilgilerin alâmetlerinden başka bir şey olmadıklarını, Memoire sur I'Origine des Constellation et sur I'Explication de la Fable par le Moyen de I'Astronomie (Paris, 1781) adlı eserinde savunmuştur.Rigine De tous les Cultes ou la Religion Universelle başlılı eserinde bütün evreni Tanrı sayar ve "dünyanın bütün yanılmaları"nın kaynağını gökyüzünde bulduğunu iddia eder, alegorilere aşırı bir değer verir, masallarla olgular arasında sıkı bir ilişki görür. 1798'de ilk kez telgraf fikrini ortaya atan da kendisidir18 Aralık 2007 Salı
Farabi
Ünlü Türk filozofu ve bilginidir (870-950). Türkistan'da Farab bölgesinde doğan Farabi'nin asıl adı Ebu Nasr Muhammet'tir. Doğum yerinden dolayı Farabi adıyla anılır. İlköğrenimini doğduğu yerde yapan Farabi yükseköğrenim görmek için Bağdat'a gitti.Zamanının ünlü bilginlerinden, bu arada bazı Hıristiyan filozoflarından mantık ve dilbilgisi dersleri aldı. Elbette bunlardan önce ve bunlarla birlikte Arapça'yı da çok iyi öğrendi. Eski Yunan filozoflarını, bu arada Aristoteles'i inceledi. Zamanında yaygın bir ünü olmayan Farabi, ölümünden sonra batıda Ortaçağ Hıristiyan filozoflarının ilgisini çekti.Farabi daha çok metafizik üzerinde çalıştı, felsefeyle İslâm dini arasındaki ayrılıkları, uyuşmazlıkları, çelişmeleri mantık ilkelerine dayanarak gidermek amacı güttü. Dini değişmez bir öz olarak aldı ve Aristoteles mantığının verilerini göz önünde tutarak, İslâm dinine felsefi bir nitelik kazandırmağa çalıştı. Bu yüzden doğuda İslâm felsefesinin kurucusu sayılır. Ona göre, dinle felsefe birbirinden ayrılamaz, felsefe dinin yardımcısıdır; din konuları dışında ve dine karşı bir felsefe olamaz.Bağdat'ta karışıklıklar çıkması üzerine Şam'a giden Farabi, orada 80 yaşında öldü. Yüzden fazla eser yazan bilgin, kendinden sonra gelen İbni Sina ve İbni Rüşt gibi ünlü bilginleri büyük ölçüde etkilemiştir.Farabi'nin Aristotelesçi Ortaçağ filozofları üzerindeki etkisi, İbni Rüşt'e duyulan ilgiden ileri gelmiştir. Batı kaynaklarında Latince bir adla (Alpharabius) anılan Farabi, kendinden önce ve sonra gelen İslâm filozofları arasında batının en çok başvurduğu kaynaklardan biridir. Son zamanlarda, hemen bütün batı dillerinde, büyük Türk-İslâm filozofu üstüne araştırmalar, incelemeler yayımlandı.Başlıca eserleri: El-Medinetül Fazıla. (Erdemli Toplum), El-Maani el-Akl (Aklın Anlamları), El-İhsa-ül-Ulûm (Bilimlerin Sayımı), Füsus-ül-Hikem (Hikmetlerin Özleri).Sokrat (Sokrates)

Protagoras

Albertus Magnus

İbni Rüşd

Alexandre Gerard
Hegel
Alman idealist düşüncesine son ve kesin biçimini kazandırmış olan Hegel, tamamen kendi içine kapalı, yöntem bakımından birliği olan, kendisinden öncekilerle kıyaslanamayacak derecede geniş bir içerik ve düşünce zenginliğini taşıyan bir sistem kurar.Ona göre; tarih boyunca ortaya çıkmış bütün felsefe akımları, evrensel bir felsefenin parçaları ve aşamalarıdır. Kendi sistemi de bu evrensel felsefenin bir parçası, fakat bu felsefenin en son ve tamamlanmış aşamasıdır. Önceki tüm düşünceler, kendi sisteminde içerilmiş, düzenlenmiş, aşılmış ve tamamlanmıştır.Hegel’in felsefesinin temelinde ‘ide’ bulunur. İde, bütün varlığın kaynağı olan doğaüstü, evrensel bir ilkedir. Tarih, doğa ve toplum, idenin kendini açıp yaymasının evrelerinden başka birşey değildir. Bu açılıp yayılma, raslantısal değil, mantıksal bir sıra içinde, zorunlulukla ilerler.Doğadaki, toplumdaki ve düşüncedeki tüm gelişme evreleri, bu mantıksal ve bağıntılı bütünün tikel görünümleridir. Dolayısıyla idenin hareketi ile doğa ve toplumun hareketi, aynı yasalara dayanır. Her iki alandaki bu hareket diyalektiktir. Tüm bu hareket, idenin kendini tanıması ve gerçekleştirmesi içindir. Bu süreçte ide, diyalektiğin tez-antitez-sentez üçlemesine uygun olarak üç aşamadan geçer. Ama her aşamanın içindeki hareketlerde diyalektiğin bu üçlüsüne uygundur.Hegel’in diyalektiği, bir kavramlar diyalektiğidir. Nesnel dünyanın öncülüğünün, kavramların hareketi olduğunu ileri süren, kavramların hareketinin diyalektiğini keşfetmekle dış dünyanın hareketinin yasalarını da içeren bir bütünlüğe ulaşacağını iddia eden idealist bir diyalektir bu.O, kendi felsefesinin, felsefenin tamamlanmamış son hali olduğunu düşünmekle, kendi diyalektiğinin inkârına ulaşır. Zengin bir içerik taşıyan Hegel sisteminin, marksizmin oluşmasında önemli bir rolü olmuştur. Bu, özellikle diyalektik konusunda böyledir.Marx, diyalektiğin genel işleyiş biçimini ilk kez Hegel’in sunmuş olduğunu, kendisinin, başaşağı olan Hegel’in diyalektiğini yeniden ayakları üzerine oturttuğunu belirtir. Lenin ise Hegel felsefesinin iyice incelenmeksizin ve anlaşılmaksızın Marx’ın ‘Kapital’inin anlaşılamayacağını belirtir.Gorgias

Elealı Zenon

(M.Ö. V. yüzyıl) Yunan filozofu ve matematikçisi. Aristoteles tarafından diyalektiğin kurucusu olarak nitelenir. Parmenides'in öğrencisi olan Elealı Zenon'un, mantık ve matematiğin gelişmesinde önemli rol oynayan ünlü paradoksları süreklilik ve sonsuzluk kavramlarının açıklık kazanmasına değin çözümsüz kalmıştır.Zenon, varlığın birliğini ve sürekliliğini ortaya koymak için bulduğu kanıtlarla (ok kanıtı, kaplumbağa kanıtı, vb.) hareketin varlığına karşı çıktı. Parmenides'in soyut, analitik tarzını sürdürmüş, ama rakiplerinin tezlerinden yola çıkarak reducito ad absurdum (saçmaya indirgeme) yöntemiyle bunları çürütmüştür. Aristoteles tarafından diyalektiğin bulucusu kabul edilmesinin nedeni de büyük olasılıkla bu çıkış noktası ve çok etkili olan çürütme yöntemidir.Zenon'un yaşamı süresince matematik çıkarsamalarının etkili olduğunu düşünmek zordur. Ama paradokslarıyla ortaya koyduğu matematiksel bir sürekliliğe ilişkin mantıksal sorunlar ciddi ve temellidir. Aristoteles'in bunlara getirdiği çözüm de oldukça yetersiz kalır. Zenon, Elea tiranına düzenlenen bir suikaste karıştığı için öldürüldü.
Charles Fourier
Anaksagoras
Agrippa
Rene Descartes
Aristo Düşünürü
Heraklitos Düşünürü
Ona göre evrenin temel maddesi ateş’tir. Ateş, bütün varolanların ilk gerçek temelidir, bütün karşıtların birliğidir, içinde bütün karşıtların eridiği birliktir. Herakleitos şunu belirtmekten usanmaz: Evren boyuna akan bir süreçtir, başı sonu olan bir değişmedir, hiç durmayan,bu değişme içinde kalan, sürüp giden hiçbir şey yoktur. “Panta rei” her şey akar: Bu onun ana görüşü. İşte ateşin ilk madde (arkhe) olduğu düşüncesine de Herakleitos buradan varıyor. Örneğin, bir tahtayı yakıp kemiren alevin yakından bakıldıkta, boyuna ilerleyen bir süreç olduğu görülür; alev, tahtayı boyuna yakıp kemirir, onu boyuna duman ve buğuya çevirir. Evren de böyle tükenmez canlı bir ateştir, sürekli bir yanma sürecidir. Daha doğrusu, dönümlü(periyodik) bir süreçtir bu. Bunda sürekli olarak, bir “yokuş yukarı” çıkaran,bir de “yokuş aşağı” indiren yol vardır. Evren ateşten meydana gelmiştir ve burada olup bitenlerin sonundaki “büyük yıl”da yeninden ateş tarafından kemirilecektir –yeninden doğmak için. Bu, böylece, dönüşümlü olarak, hiç tükenmeden sürüp gider.
Bu sürekli oluş içinde durucu, kalıcı bir şey bulduğumuzu sanırsak, Herakleitos’a göre, bu, bir yanılmadır, bir aldanmadır. “Aynı ırmakta iki kez yıkanamayız. İkinci kez girdiğimizde bu ırmak büsbütün başka bir ırmaktır artık. Bu arada, akıp giden sular onu başka bir ırmak yapmışlardır.” Karşımızda, “aynı şey”in bulunduğunu sandığımız her yerde durum böyledir. Kalıcı şeyler varmış sanısına kapılmamız,değişmenin kuralsız değil de, belli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre olması yüzündendir. Bu ölçüye, bu yasaya, Herakleitos “logos” diyor.Evrende egemen olan yasadır, düzen ve akıldır (logos).
